Bu Blogda Ara

Blog Arşivi

Translate

17 Ocak 2017 Salı

Şeytanın Eli - Jennifer McMahon | Kitap Yorumu



                                                  KİTABIN ADI : ŞEYTANIN ELİ
                                                  YAZARI : JENNIFER McMAHON
                                                  YAYIN EVİ : EPHESUS YAYINLARI
                                                  SAYFA SAYISI : 432
                                                  BASIM YILI : 2016
                                                  TÜR : GERİLİM – GİZEM
                      NOTUM : 5/5

 
  Açıkçası ben korku ve gerilim izleyemeyen/okuyamayan biriyim. Fragmanlar bile beni korkutur. Çünkü kolay kolay unutamam ve karanlıkla da aram iyi değildir. Sonuç olarak gece uyumak istiyorsam bu tarz şeyler izlemem gerektiğini anladım. Bu yüzden de kitaba karşı çok önyargılıydım. Ayrıca bu kadar beğenilmesini de garip buluyordum. Ama sonra kitap elime geçti. Uzun bir süre beklettikten sonra okumaya karar verdim. Sonuç : İyi ki okumuşum!


  Yazarın sizi daha ilk sayfadan tutup çeken bir üslubu var ve olaylara resmen koca bir “gösterip elletmemek” ile başlıyor. Başta uyandırdığı merakı kitap boyunca sürdürüyor ve siz küçük ipuçlarını yakaladığınızı zannederken aslında yazarın tuzağına düşüyorsunuz. Bu aslında okumanızı en keyifli kılan şey : sürpriz… Kitapta doğaüstü etmenler de karışınca tadından yenmez olmuş.

  Hani hep anlatılan bazı hikayeler vardır : “Bir zamanlar terkedilmiş bir köşkte bir genç kız yaşıyormuş. Bu genç kızın hayaletinin hala orda olduğuna dair söylentiler var.” Ya da “Eğer falanca sapaktan geçerken dikkatli olmazsan bir hayalet tarafından kaza yaptırılabilirsin.” Vs… (Bu arada korku hikayesi stokum olmadığını fark etmişsinizdir diye düşünüyorum.). Bu tarz hikayelere benzer bir yapı var kitapta. Bir efsane gibi düşünün ya da söylenti. Kimsenin doğruluğundan emin olamadığı, kimilerinin mantıksız kimilerinin de olası bulduğu hikayeler… Çocuklara yaramazlık yaptığında anlatılan türden… El fenerini suratına tutarak ve sesini olabildiğince dramatik ve korkunç hale getiren gençleri izlemişsindir filmlerde falan. Hah işte tam bundan bahsediyorum. Profil kafanda oturduğuna


göre kitaba dönüyorum tekrar.

   Önce kitabın konusunu bırakayım buraya. Karakter adlarını bilmen için…

West Hall’da insanlar gizemli bir şekilde ortadan kayboluyor ve bu vakalara dair kasabada çeşitli efsaneler dolaşıyordur. En tuhaf olaysa 1908 yılına dek uzanır. Sara Harrison Shea, biricik kızının ölümünden birkaç ay sonra evinin arkasındaki tarlada ölü bulunur.Bugünse on dokuz yaşındaki Ruthie, annesi ve kız kardeşiyle birlikte Sara’nın evinde yaşamaktadır. Genç kızın annesi Alice, daima insanlardan uzak olmak konusunda ısrarcı bir tavır sergilemiştir. Ne var ki bu kararı, acı verici sonuçlara yol açar. Ruthie bir sabah uyandığında, annesinin kaybolduğunu fark eder. İpuçlarının peşine düşen genç kız, annesinin yatak odasındaki döşeme tahtalarının altına gizlenmiş bir kitap bulur. İçinde yazılanlar Sara Harrison Shea’ya aittir. Ruthie bu tarihi gizemin içine çekildiğinde, annesini arayan tek kişinin kendisi olmadığını da fark eder.
   Yazarın belirgin tarzından biri de iki zamanlı yazımı… Bazen geçmişte her şeyin başladığı zamanlarda yürütür sizi, bazen de olayların çözülmeye başladığı günümüze getirir. Burada da her şey Sara ile başlar. Kayıp insan vakalarının ve gizemin başladığı zamanlar… Ortada bütün sırları barındıran bir günlük… Günümüzde Ruthie kendi halinde bir genç kızdır. Annesi ve kız kardeşiyle yaşamaktadır. Bir gün sabah kalktığında annesini evde bulamaz. Üstelik bir yere gitmiş gibi değil de daha çok kaçırılmış gibi durmaktadır. İşte yarım bırakılan kahve bardağı falan…

  Sonuç olarak Ruthie’nin annesini aramaya başlaması ve bu günlükteki olaylarla bağlantısını fark edip araştırması üzerine bir kitap. Ancak belirtmeliyim ki gerilim ve heyecan bir an olsun düşmüyor ve siz ne olduğunu anlamadan şok olmuş halde kitabı bitiriyorsunuz. Sınav haftam olmasına rağmen iki günde bitirmiştim ve aralıksız gözlerim acıyana dek okumuştum. Ve daha erken başlamadığıma pişman olmuştum. Kesinlikle öneririm.


  Sürprizleri, gizemleri ve akıcı romanları sevenler için cankurtaran simidi olmakla beraber reading slumpa girenleri de bu durumdan tutup çekme özelliğine sahiptir. Öyleyse bana sadece keyifli okumalar demek düşer çünkü baya kefilim yazara J Başka yorumlarda görüşmek üzere…

Hiç yorum yok: